
Adamsa Adana'da yaşıyordu.Onun hayat daha zordu.Halleri vakitleri iyiydi önce.Babası Adana'nın en büyük sazlarından yani bugünkü gazinolarından birini işletiyordu ortağıyla birlikte...Dönemin biçok sanatçısını görme fırsatı oluyodu adamın Münir Nurettin Selçuk,Müzeyyen Senar ve niceleri...Kendisi de müziğe kabiliyetliydi,sesi güzel bulunuyordu.Ama o zamanlar müzik işinin içindeki bi baba bile istemezdi oğlunun müzisyen olmasını,onun babası da karşı çıktı müzik defteri kapandı,bi süre sonra hayatının rahat evresi de.Ortağı vurdu babasını alacak verecek davasından,lisede babasız kaldı 3 küçük kardeşiyle.Sonrasında öldürmek istedim o adamı diye anlatıcaktı,ama vazgeçmişti hesabını tanrıyla vermesi gerekiyordu,kişiyi bitiren yine kendi vicdanıydı bunu gözlerinde gördüğünde allaha havale etmişti adamı.Baba oldu ailesine küçük yaşta,İncirlik'te Amerikalılarla çalıştı.Ama Türkiye'ye birlikte geldikleri Ankaradaki uzak akrabaları hep kol kanat gerdi onlara,yardım etti.Yıllar geçti Adam için evlilik vakti geldi.Komşularından temiz bi kız bulup başını bağlamaya karar verdiler,öyleydi ya o zamanlar görücü usulü. Adam için de kural değişmedi.Nişan yapmaya karar verildi.Adam unutmadı kol kanat geren uzak akrabayı onu da çağırdı nişanına.Bahçıvan manevi bi baba gibiydi onlara gidecekti tabii ama kızı da gitmek istedi onunla.Adana'yı hiç görmemişti merak ediyordu.Babası kırmadı kızını ikisi yola koyuldular.
Genç kadın heyecanlıydı ilk defa uzak da olsa akrabalarını görüyordu.Abi sayılırdı onun için nişanlanan da,yardım ediyor herşeye koşturuyordu.Genç adamın dünyasıysa allak bullak olmuştu,daha önce hiç hissetmediği şeyler hissediyordu,ama nişanlanmakta olduğu kadına değil Ankara'dan gelen uzak akrabaya bi bakışta vurulmuştu işte,hem de kendi nişan töreninde.Söz verdiği kadını bırakmak yakışmazdı ama dürüst olmayıp başkasını severken de onunla evlenmek ikiyüzlülük olmaz mıydı?Adam kararını verdi,belki üzülecekti nişanlısı ama anlardı zamanla.O hayatta aradığını bulmuştu ya o kadınla ya da hiçkimseyle...Annesine söyledi önce genç adam nişanı bozduğunu,senin gelinin ya 'o' olacak ya da hiçkimse,gidip onu isticeksin bana dedi.Annesi de nasıl olur elaleme ne deriz yapma etme oğlum dedi önceleri ama o da teslim olmak zorunda kaldı sonunda.Ne olduğu anlaşılmadan tören dağıldı.Genç kadın da hiçbişey anlamamıştı,adam hemen orda açılmamıştı ona.Nedeni öğrenemeden Ankara'ya döndüler babasıyla.Nerden bilecekti bi hafta sonra bi elde şeker bi elde çiçek abi dediği yakışıklıyı kapısında göreceğini.Çok şaşırdı kadın,ne dese bilemedi adama hiç o gözle bakmamıştı bugüne kadar.O zamanlar baba ne uygun görürse oydu,kız da siz bilirsiniz dedi.

Peki ben niye anlattım bu hikayeyi?Çünkü bugün kahramanlarımızın evlilik yıldönümleri.Esas kızımız bizzat kulağıma çalıverdi bugün bunu.Naçizane bi hediye vermek istedim onlara,hikayelerini ölümsüzleşirdim işte kendi çapımda.Ne sandınız kurgu bi hikaye olduğunu mu yanlış,kişiler ve mekanlar yüzde yüz gerçek.Kim mi peki bu kahramanlar,bendenizin ananesiyle dedesi:))
edit:Gerçek resim kullanmak niyetindeydim yazıyı yazarken ama evde bulamadım.Saolsun kahramanlarımızın kızı bu sabah çok net bi kopya olmamasına rağmen yollamış bana bi resimlerini.Eklemek istedim...:))
